Sunday, July 30, 2017

29.07.2017 Run Fire Salt Lake - Tuz Gölü Yarış raporu

Selamlar millet,
en son raporu istanbul maratonundan sonra yazmışım. Bu sonrasında yarış koşmadığım anlamına gelmesin, biraz tembellikten biraz da yeterli hazırlıkları yapamadığımdan raporlama konusuna girmedim. Yazı biraz uzun olabilir, o yüzden direk yarış ve parkur kısmını okumak isteyenleri düşünerek başlıklara ayıracağım. Merak edenler aralarda ki nefes kesici kısımları okuyabilir :)

İçerik :
- Istanbul maratonu sonrası kısım ( kasım-haziran arası )
-Tuz gölü yarışına kayıt ve hazırlanma
-Yarış


Istanbul maratonu sonrası kısım ( bölüm 1 :P )

Güzel bir hazırlık döneminden sonra, Istanbul maratonunda en iyi kişisel derecemi koşup, sermeyi hak ettiğimi düşünerek, kısa vadeli yarış planı yapmamıştım. Zira uzun bir hazırlık dönemi geçirmiştim ve fiziksel yorgunluk yanında, mental olarak ta başka yarışa hazırlığı uzak geliyordu. Ankaraya döndükten sonra, bizim ekip, Anıtteperuhu, herzaman ki gibi gaz müessesesini açarak, Ocak başında Adana da yapılan Adana'nın Kurtuluşu Yarı Maratonu' na katılma fikrini ortaya sürdü. Dedim ya bu müessese fena, hiç ortada yokken planlar yapıldı. Adana da keyifle dolu bir yarış ve bir sürü anı biriktirdik. 2018 de tekrar oradayız inşallah.
Sert ve soğuk geçen ankara kışı, beraberinde allerjiyi de getirdi. Soğuktan mıdır, hava kirliliğinden midir bilinmez neredeyse 3 hafta doğru düzgün koşamadım. Yavaş tempolarda da olsa, öksürük ve nefes alamama sorunu vardı. Ben de fazla üstüne gitmeden, salonda ağırlık antrenmanları yaptım. Şubat ayında, yine malum gaz müessesesi, İlker abi tarafından ateşlenerek, antalya kayıtlarımızı yaptırıp, mart başı yarı maraton koştuk. Yarıştan 3 gün önce kötü bir trafik kazası geçirmiştim, ve kaza sonrası travmaları da düşünerek yarışa gidip gitmeme konusunda gel-gitler yaşadım. Sonuçta ekip arkadaşlarım, hava değişikliği olacağını söyleyerek, "kötü hissedersem koşmazsın olur biter" dediler. Bu şekilde fena olmayan bir antalya yarı maratonu da koştuk. Peşimi bırakmayan manasız allerji ve işlerin yoğunluğundan dolayı, haftalık 80-100 km olan koşu mesafem, 20-30 lara kadar düşmüştü. Tembellik ve konfor alanını terk edememek, yoğun çalışma temposu vs. derken nisan ve mayıs ayı nerdeyse haftada 1-2 koşu ile geçti. Hemen parantez açayım, eşim de ben de nisan ayı doğumluyuz, sağolsun bizim Anıtteperuhu arkadaşları, bize doğum günü hediyesi olarak Sapanca Ultra Trail 30k yarış kaydı hediye ettiler :) Hediyeye mi sevinelim, nasıl koşacağımıza mı üzülelim... Neyse allahtan insaflı davranıp 50k kaydı yaptırmamışlar.. mayıs ayının ikinci yarısı haftalık koşuları dörde çıkarıp, mesafeleri arttırmaya başladım. Ufak bir bilek sakatlığı huysuz huysuz rahatsızlık yaratsa da, Sapanca yarışını fazla zorlanmadan ( yokuş yukarı olan kısımlar hariç ) bitirdik.


Bölüm 2 ( Tuz gölü yarışına kayıt ve hazırlanma )

Ankara'ya döndükten sonra, evde bilgisayar başında işlerle uğraşırken, koşu ile ilgili gidişatımın hiç iyi olmadığını düşünüp, hedef belirlemeye karar verdim. O noktada sevgili Nesrin ve Bahadır İşseven in, Sapanca da bahsettiği tuz gölü yarışı geldi aklıma. Ankaraya sadece 200km, aynı gün gidip yarışı koşup geri dönebilme durumu en cazip taraf. Eşime sürpriz yapıp, onun kaydını 21km. ye kendiminkini de 42km. ye yaptım. Hedef olunca hazırlıkta olmalı düsturuyla kalan altı hafta zamanda elden geldikçe antrenman yapmaya odaklandım. Önce bir durum tespiti yaptım, yarışla ilgili ulaşabildiğim kadar bilgiye ulaşmaya çalıştım. Yarışta yükseklik kazanımı yok, dümdüz, ancak gölgede yok. Güneşin altında, hem havadan hem yerden yansıyan sıcakla mücadele en ciddi sorun gibi gözüküyordu. Bizim ekipte işleyen gaz müessesesinden yukarıda bahsetmiştim, bu sefer bu müessesenin idaresini eşimle biz aldık, ekibi gaza getirdik. " hayatta kaç kere böyle bir fırsat ele geçer, tuz gölünün üzerinde koşacağız, çok yakın hemen gider geliriz" gibi hayati cümlelerle Pelin ve Ali yi de kandırdık :) aslında kanan sayısı daha fazlaydı da işlerini ayarlayıp gelemediler, inşallah seneye...
Ulaşabildiğim bilgiler, kendi deneyimlerim ve mantığımın birleşimiyle, mümkün oldukça öğlen saatlerinde anıttepe koşu parkurunda antrenman yapmaya çalıştım. Zemin yumuşak, gölge yok. Kendimce, tuz gölü simülasyonu olduğunu düşündüm. Altı hafta zaman vardı, son iki haftası genelde dinlenme ve yarışa hazırlanma haftası olduğu düşünülürse, elimde sadece dört hafta kalıyordu, uzun antrenmanlar için. Neyse lafı fazla uzatmayayım, uzun antrenman yapamadım ( uzundan kastım 30k ve üzeri mesafeler ). Genelde 10km, zaman buldukça 15-20km arası değişen antrenmanlar yapabildim. Ama neredeyse antrenmanlarımın %80 ini güneş altında ve olası bütün senaryoları deneyerek, beslenme, yarış kıyafet ve ekipmanı, yürü-koş antrenmanları... yaptım.
Geçmişe dönülemediğine göre, kalkıpta vay efendim neden 30km üzeri antrenman yapamadım diye hayıflanmanın anlamı yoktu, bunu düşünerek "gider paşa paşa yarışımızı koşarız" dedik. Tabii ki zaman hedefi koymadan. Bana göre en önemli kısmı, doğayla mücadele de ayakta kalabilmekti. Yarış zamanı yaklaştıkça, günlük olarak hava durumunu kontrol ettik. Şansımıza, 35-40 derecelerde seyreden sıcaklıklar 28-30 lara düşüyordu. Seyahat planımızı da oluşturduk ve yarış gününü beklemeye başladık.


Bölüm 3 ( yarış )

Yarış gününden bir kaç gün öncesinde ekipman ve beslenme malzemelerinin kontrolünü yaptık, eksikleri tamamladık. Cumartesi sabaha karşı 4.00 da yolculuk başladı :)
Yarış alanına geldiğimizde muhteşem güzel bir hava vardı, hem yarış atmosferi olarak hem de sıcaklık olarak ( 18 derece ). Ekipmanları bir daha kontrol ettik, çantaları hazırladık, kitleri ve göğüs numaralarını aldık. Bu arada Murat Kaya'yı 120km kontrol noktasında karşıladık. Yarışın parkuru 21km koşacaklar için 10.5km düz bir çizgide koşulup, orada ki kontrol noktasından geri dönülecek şekilde idi. 42km ve 80km koşanlar ise, 10.5 km.ye kadar 21km koşanlarla beraber gidip, kontrol noktasından sağa doğru ayrılıyordu. Organizasyon da en çok hoşuma giden şeylerden bir tanesi, parkur mesafelerinin tam ölçülmüş olmasıydı. Açıklamam gerekirse, kontrol noktasına ne kadar kaldığı, yarışın bitmesine kaç km kaldığı belliydi. Kontrol noktası, 42km. koşanlar için tek kontrol noktasıydı, buradan üç kez geçtik. İlk seferinde 10.5 km den sonra sağa doğru gidip bir üçgen yapıp ( her bir kenarı ortalama 3.5km) kontrol noktasına döndük. İkinci seferde de bu sefer sol tarafta aynı şekilde bir üçgen yaptık. Teknik detaydan sonra yarış anına gelelim..
21k-42k ve 80k startı aynı anda verildi, tahminen 130 kişi civarı start aldık. İşaretlemeler gayet yeterliydi, en az üç işareti görebiliyorduk. Startla beraber, sert toprak ve otluk bir zeminde başladık. Ufak tefek engebeler olduğu için biraz da dikkatli koştum, yaklaşık 3.5-4km sonra gölün üzerine çıktık. Tarif edilemez bir duygu, yer bembeyaz, gök masmavi, alabildiğine uzanıyor. Üzerinde bir takım insanlar tek tek ya da ufak guruplarla tarif edilemez bir keyfi yaşamakta...4.km den sonra zemin çoğunlukla sert tuz zemindi. Ara sıra kumda koşar gibi yumuşak tuza denk geldik ama toplasanız 200m. yi geçmez. 7. km de zemin iyice yumuşadı ve hatta bastığımız yerlerde ayağımız ıslanacak kadar tuzun içine girdi. Temkinli olarak koştuğum ilk 7 km.de ortalama pace im 5.40 civarındaydı.Yumuşak zeminde, kalan mesafeyi de düşünerek biraz daha yavaşladım. Fazla değil yaklaşık 700-800metre sonra zemin düzelmeye başladı. Tam karşıdan gelen sert rüzgarla beraber ilk kontrol noktasına geldik. Doğal olarak kendimi çok iyi hissediyordum, hiçbir olumsuzluk yok, ağrı-sızı yok, hava beklediğimden daha serin. Çipi okutup, mataraları doldurduktan sonra, 21k cılardan ayrıldık. Yönümüz değişince rüzgar da artık rahatsız etmiyor hatta hafif bir serinlik veriyordu. Saatimi kontrol ettiğimde ortalama pace in 5.30 lara düştüğünü gördüm. Bu şekilde gitmeyeceğini biliyorum fakat diğer yandan da hava iyice ısınmadan ne kadar koşsam kardır diye düşünüyordum. Kontrol noktasına ikinci kez geldiğimde ( 21km) ortalama pace 5.30 un biraz altında. suları doldurdum, çantamda ki jellerden bir kaç tanesini daha kolay ulaşabileceğim telefon kılıfıma koydum ve kontrol noktasından ayrıldım. İşte bundan sonrası gerçeklerle yüzleşme kısmı :) rüzgar yine tam karşıdan geliyor. Resmen dövüyor beni, şapkamı uçuracak kadar sert öyle söyleyeyim. Bir kaç km inat edip koşmaya çalıştım, 5.50 paceler le ama baktım ki çok enerji mi alacak, yürümeye başladım.27-28.km lere geldiğimde hava da ısınmıştı, bundan sonra özellikle sıvı alımına ve beslenmeye çok dikkat etmem gerekiyordu. Zira güneş ve sıcak enerjiyi resmen çekip alıyordu vücuttan. Kontrol noktasına 3. kez gelirken ( 31.5km ) ortalama pace 5.55-6.00 lara kadar düşmüştü. Beynim oyunlar oynamaya başlamıştı. Arazi düz olunca kilometrelerce ötesini görebiliyorsunuz. Kontrol noktasını görüp, onun aslında 3 kilometre uzakta olduğunu bilmek, yürüdükçe ya da koştukça yaklaşamıyormuşsunuz hissini yaşamak gibi.. Kontrol noktasına geldiğimde kalan 10.5 km.yi de düşünerek önce mataraları doldurdum, sonra bir avuç tuzlu fıstık yedim, üzerine de bol su içip biraz soluklanarak, "son sektöre giriyoruz hadi bakalım" diyerek başladım koşmaya. Yorgunluk, uzun antrenman eksikliği beklediğim gibi bu noktalarda vurmaya başlamıştı. Koşarken, yürümeye geçmek kolayda, yürümeye alıştıktan sonra tekrar koşmaya başlamak ciddi zor iş. 32-33. km.lerde kah koşarak kah yürüyerek giderken, kendimce bir fikir yarattım. " kalan 10 km. yi kesintisiz zaten koşamam, o zaman 800-1000m koş, 200m yürü" böylece dinlenmiş olacak ve sonrasında ki koşuya hazır olacaktım. Ayrıca vücut yürümeye tam alışmadan koşacağım için, sıkıntı yaşamayacaktım. Ki yukarda bir yerlerde yazmıştım, bunun antrenmanını ankara' da yapmıştım :) bu şekilde 35.km. ye kadar geldim. Sonra malum sulu-tuzlu yumuşak zemine geldim, zaten yorgunum, sıcak vurmuş, bu kısmı hiç kasmadan yürüyerek geçtim. Tabi çıkar çıkmaz hemen koş-yürü formuna döndüm.39-40. km. den sonra artık kamp alanı ve çadırlar çok yakındı, bir yarış daha bitmişti. Finişe 200metre kala, sevgili eşim parkurda karşıladı beni, yanımda koşarak finişe kadar eşlik etti. Yarışta haberini almıştım ama onunda yarışını sağlıkla bitirdiğini görmek güzel oldu. Davul ve zil sesleri eşliğinde 42k yı 4 saat 23 dakika da bitirdim. Eşsiz bir deneyimdi, "hayatta bir defa koşarız" dediğimiz bu yarışa seneye tekrar gitmeyi düşünüyoruz.

Özet

Uzunetap ın organizasyonunu yaptığı yarış neredeyse hiç bir olumsuzluk olmadan tamamlandı. Ekip çok profesyonel ve kesinlikle yapılması gereken herşeyi en ince ayrıntısına kadar yapmış. Yarış sonrasın verilen yemek, sunulan duş imkanı, tuvalet ve duşların sürekli görevliler tarafından temizlenmesi gerçekten çok başarılıydı. Kendimce katkı vermek adına, 21k ve 42k kontrol noktasında tatlı-tuzlu kurabiye ve kuruyemiş olsaydı daha iyi olurdu.


Teşekkür


Öncelikle bu yarışı bize tavsiye edip, katılmamıza vesile olan Nesrin ve Bahadır İşseven' e, uzunetap ailesi'ne, yarış öncesinde destek olan anıttepe koşu parkurunda ki abilerime,  aile gibi olduğumuz anıtteperuhu gurubu üyelerine, her zaman yanımda olan ve olmasını isteyeceğim eşime, Özlem Deniz Özden'e sonsuz teşekkürler...


Şimdi ki hedef Afyon da yapılacak Frig Vadisi Ultra maratonu, bir kaç günlük dinlenmenin ardından hazırlıklara başlayacağım, hepinize sevgiler


Tolga


No comments:

Post a Comment